DAVACILARIN PARİS SÖZLEŞMESİ İLE TRIPs SÖZLEŞMELERİ KAPSAMINDA TANINMIŞ MARKA OLUP OLMADIĞI VE DAVALI MARKASININ TESCİLİNİ MEŞRU HAKLARINA ZARAR VERİP VERMEYECEĞİ HUSUSUNDA İLGİLİ SEKTÖRDEN BİLİRKİŞİNİN BULUNDUĞU HEYETTEN RAPOR ALINMASI GEREKTİĞİ – TANINMIŞ MARKANIN AYNISININ VEYA BENZERİNİN TEK BAŞINA KÖTÜ NİYETLİ MARKA BAŞVURUSU OLARAK KABUL EDİLEMEYECEĞİ
Özet: Dava, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-b maddesi yollamasıyla 8/3, 8/4 ve 8/5 ile kötü niyetli marka tescili iddialarına dayalı hükümsüzlük ve alan adının terkini istemlerine ilişkindir. Davacı markalarının Türkiye’deki ilgili çevrede Paris Sözleşmesi ile TRIPs Sözleşmeleri kapsamında tanınmış marka olup olmadığı ve davalı markasının tescil olunmasının tescil kapsamındaki mal ve hizmetler itibariyle davacı tarafın meşru haklarına zarar verip vermeyeceği hususunda, ilgili sektörden bilirkişisinin de bulunduğu heyetten denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulü doğru olmamış ve hükmün bu sebeple de davalı yararına bozulması gerekmiştir. Davalının, davacı tarafın ... dışında tescilli tanınmış marka ve ticaret unvanı ile onun gerçek hak sahibi olduğu markaya benzer başvuruda bulunması kötü niyetli marka başvurusu olarak kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Oysa tek başına tanınmış markanın aynısı veya benzerinin kötü niyetli marka başvurusu olarak kabulü mümkün değildir. Zira tanınmış markanın benzerinin tescil olunmasının müeyyidesi, Türkiye’de tescilli markalar yönünden KHK’nın 8/4. maddesinde, ... dışında tescilli markalar yönünden ise Paris Sözleşmesi birinci mükerrer 6 ve TRIPs Sözleşmesi'nin 16. maddesinde gösterilmiştir. Keza gerçek hak sahipliği ve ticaret unvanına dayalı öncelik talepleri konusunda da KHK’nın 8/3 ve 8/5. maddesinde ayrı düzenlemeler bulunmaktadır. Mahkemece yazılı gerekçeyle, davalının kötü niyetli marka başvurusunda bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermesi yerinde görülmemiş, hükmün bu sebeple de davalı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
BORÇ OLARAK VERİLEN PARANIN TAHSİLİ İSTEMİ – DAVACILARIN VERİLEN SENETLERİ TAKİBE KOYMAK YERİNE DAVA AÇARAK İLAM ALMAKTA HUKUKİ YARARININ BULUNDUĞU ANCAK SENETLERİN İADE EDİLMESİ GEREKTİĞİ
Özet: Dava, borç olarak verilen paranın tahsili istemine ilişkin olup, davalılar bu meblağlar için davacıya senet verildiğini ve senetleri takibe koymak yerine bu davayı açamayacağını savunmuşlardır. Dairemizin yerleşik kararları gereğince, davacının ilam almakta hukuki yararı bulunduğundan, davayı açabilir ise de, dava konusu borç nedeni ile düzenlenen senetlerin iade edilmesi gerekmektedir. Bu durumda mahkemece senet asıllarının davacıdan alınarak sonrasında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu konuda bir karar verilmeden hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.Mahkemece dava kısmen kabul edildiği halde reddedilen kısım yönünden davalılar yararına vekalet ücretine karar verilmemesi doğru olmayıp kararın bu yönden de temyiz eden yararına bozulması gerekmiştir.
DAVACI MARKASININ TANINMIŞLIK SAĞLADIĞININ KABULÜ – 556 SAYILI KHK 8/4’TE YER ALAN ÜÇ SEBEBİN GERÇEKLEŞİP GERÇEKLEŞMEDİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİ
Özet: Davacı markası ... kayıtlarında her ne kadar tanınmış marka olarak kayıtlı olmasa da tescilli markasının uzun yıllardır kullanıldığına ilişkin Türkiye'de ve dünyada yapılan marka tescil belgeleri, faturalar, gazete ve dergi kupürleri, internet çıktıları, satış, reklam, üretim raporları, istihdam sayısı ve gelişimini gösteren tablo ve grafikler üzerinde yapılan incelemede, davacı markasının tanınmışlık sağladığı kabul edilmiştir. 556 sayılı KHK 8/4' te belirtilen üç sebebin gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmeden, 35/05. sınıfta yer alan ''Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri, açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri'' bakımından davanın kabulü, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
İNTERNET SİTESİNİN ONLINE PAZAR PLATFORMUNDA İLK DÖRTTE OLDUĞU – BAŞVURU TARİHİNDEN ÖNCE 5 YIL YOĞUN VE YAYGIN MARKASAL KULLANIM YOLUYLA 556 SAYILI KHK 7/2 SON UYARINCA REDDEDİLEN HİZMETLER BAKIMINDAN KULLANIM SURETİYLE AYIRT EDİCİLİK KAZANDIĞI
Özet: Bir bütün olarak “...” kelimesi “farazi alışveriş” veya “bilgisayar ortamında, sanal ortamda alışveriş” anlamının geldiği, bu anlamda başvurudaki sözcük unsurunun bir bütün olarak açık artırma ve mağazacılık hizmetlerinin sanal ortamda verilen türü ve karakteristik özelliğini doğrudan ifade ettiği, somut uyuşmazlıkta başvurunun münhasıran bu sözcük bileşeninden ibaret olmayıp yazı önünde ve sonunda yeşil elma ve etiket görseline de yer verildiği, başvurunun münhasıran veya esas unsur olarak sadece "..." ibaresinden oluşmadığı, “...” ibaresinin yanında yer alan şekillerin başvuruya bir bütün olarak yeterince ayırt edicilik sağladığı, sunulan deliller çerçevesinde bir önceki yıl 125 milyon TL işlem hacmine ulaştığı, www.sanalpazar.com sitesinin online pazar platformları arasında ilk dörtte olduğu, başvuru tarihinden önce yaklaşık 5 yıl yoğun ve yaygın markasal kullanım yoluyla 556 sayılı KHK m. 7/2 (son) uyarınca reddedilen hizmetler bakımından kullanım suretiyle ayırt edicilik kazandığından (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescilinin reddedilemeyeceği gerekçeleri ile ... ...’nm 16.07.2014 tarihli ve 2014-M-11394 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
BOŞANMA PROTOKOLÜNDE MARKANIN DAVALI ŞİRKET TARAFINDAN KULLANIMINA VE UNVANININ BU İBAREYE YER VERİLMESİNE İZİN VERİLDİĞİ – DAVACI ŞİRKET OLMASINA RAĞMEN TİCARET UNVANININ VE TESCİLLİ MARKANIN SAHİBİNİN PROTOKOLÜN TARAFI OLMADIĞI
Özet: Mahkemece inceleme konusu yapılan 10.04.2012 tarihli protokol, davacı şirketin protokol tarihi itibariyle ortaklarından olan ... ve ... arasında düzenlenmiştir. Her ne kadar, protokolde “... ” markasının davalı şirketçe kullanımı ve unvanında bu ibareye yer verilmesine izin verilmiş ise de, söz konusu protokol tarihinde davacı şirket tüzel kişiliğe haiz olup, ticaret unvanının ve tescilli markanın sahibi olan dava şirket Protokolün tarafı değildir. Ayrıca Boşanma Protokolü tarihi itibariyle davacı şirketin, protokolde adları geçen ortaklar dışında başkaca ortaklarının da bulunması karşısında, protokolün davacı şirket tarafından verilmiş geçerli bir izin olarak kabulü de mümkün olmadığı halde, mahkemece aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.
GEMİYE SAĞLANAN YAKIT BEDELİNİN TAHSİLİ VE KANUNİ REHİN HAKKI TANINMASI İSTEMİ – … YAKIT BEDELİ YÖNÜNDEN DAVACI LEHİNE KAZANILMIŞ HAK OLUŞTUĞU ANCAK … YAKIT BEDELİ YÖNÜNDEN GEMİ ALACAKLISI HAKKININ KOŞULLARININ BULUNDUĞU
Özet: Dava, davalı gemiye sağlanan yakıt bedelinin tahsili ve gemi üzerinde kanuni rehin hakkı tanınması istemlerine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk karar, Dairemizce faturalardan birinin ... şehrinde yapılan yakıt teslimine ilişkin olduğu, bu kapsamda bağlama limanındaki yakıt tedarikinin adi alacak kapsamında bulunduğu şeklindeki davalı savunması kapsamında, yakıt tedarikine konu Silkeborg gemisinin bağlama limanı ve bu limanda yakıt sağlandığı göz önünde bulundurulmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirmeyle davanın tümden kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile bozulmuştur. Bu bakımdan ... verilen yakıt bedeli yönünden davacı lehine kazanılmış hak oluştuğu, ... verilen yakıt bedeli yönünden ise gemi alacaklısı hakkının koşullarının bulunduğu nazara alınmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
DAVACI İLE DAVALININ TESCİLLİ OLDUĞU SINIFLARIN ÖRTÜŞTÜĞÜ – MARKALAR ARASINDA İLTİBASA SEBEBİYET VERECEK GÖRSEL, SESCİL VE ANLAMSAL BENZERLİK OLMADIĞI
Özet: Taraf marka ibareleri dikkate alındığında davacının “...” ibareleri markaları ile davalının ‘...’ ibareli markasının tescilli oldukları sınıfların örtüştüğü tartışmasızdır. Ancak, davacı markaları ile davalı markası arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olmadığı, tüketici kitlesinde firmalar arasında bir irtibat olduğu zannı doğurmayacak kadar markaların birbirinden farklılaştığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, markalar arasında 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı kabul edilerek davanın reddi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
ENDÜSTRİYEL YANGIN SİGORTA POLİÇESİ – DAVACININ GEMİNİN İŞLETENİ OLDUĞUNUN DAVALININ DA KABULÜNDE OLDUĞU – TTK 946 ÇERÇEVESİNDE ANILAN HUSUSLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİ
Özet: Davacı taraf, davalı şirketin İnternet sitesinde filo başlığı altına ... gemisinin yer aldığını ve geminin kendileri tarafından işletildiğinin belirtildiğini ileri sürmüş olup, geminin işleteni olduğu davalı tarafın da kabulündedir. Bu durumda, anılan hususlar 6762 sayılı ...'nın 946. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekir.
MARKA HÜKÜMSÜZLÜĞÜ DAVASINDAKİ 5 YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN KÖTÜ NİYET HALİNDE UYGULANMAYACAĞI
Özet: Dava; marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece hükümsüzlük davasının 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Her ne kadar hükümsüzlük davasının 5 yıllık hak düşürücü süre de açılması gerekli ise de kötü niyet halinde bu süre uygulanmaz. Somut olayda, 10.09.2015 tarihli oturumda davacı tarafça davalının tescilde kötü niyetli olduğunun ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece bu husus araştırılmaksızın davanın hak düşürücü süreden reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
DEFONUN NİTELİĞİNE GÖRE PİYASA DEĞERİNİN BELİRLENMESİ VE ISLANAN KUMAŞLARDA MEYDANA GELEN ZARARLARIN HESAPLANMASI HUSUSUNDA RAPOR ALINMASI GEREKTİĞİ – ALICIYA İADE EDİLEN KUMAŞLARIN DEFOSUZ GİBİ BELİRLENEN DEĞERİ ÜZERİNDEN ZARAR HESAPLANAMAYACAĞI
Özet: Öncelikle davacıdan defonun niteliğine ilişkin delilleri sorulup bunların toplanması, davacının bu husustaki delilleri toplandıktan sonra defonun niteliğine göre bilirkişilerden malın defolu olması dikkate alınarak piyasa değerinin belirlenmesi ve bu belirlemeye göre de ıslanan kumaşlarda meydana gelen zararın hesaplanması hususunda rapor aldırılması gerekmektedir. Davacı tarafça defonun niteliğinin ne olduğuna ilişkin bir delil sunulamazsa malların defolu olduğu dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonrasında belirlenecek tazminattan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 43. maddesine göre uygun bir indirim yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken alıcıya iade edilen kumaşların defosuz bir kumaş gibi belirlenen değeri üzerinden zarar hesaplanarak karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
KÖTÜ NİYETLİ OLARAK MARKA TESCİL BAŞVURU YAPILDIĞI İDDİASI – ÜRÜNLERİN BENZER TÜR ÜRÜNLER OLARAK NİTELENDİRİLEBİLMESİ İÇİN PİYASANIN ANLAYIŞI, BENZER ALICI ÇEVRESİNE HİTAP EDİP ETMEDİĞİNİN BELİRLENMESİ GEREKTİĞİ
Özet: Markaların kapsadıkları ürünlerin benzer tür ürünler olarak nitelendirilebilmesi için piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirleri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, dağıtım kanalları, kullanım yöntem ve amaçları ile hedeflenen halk kesimleri gibi hususların dikkate alınması gerekmektedir. Bilirkişi raporunda anılan hususlarla ilgili değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın niteliği itibarıyla ürünlerin aynı ve/veya benzer tür olup olmadıkları hususunda değerlendirme yapılması hususunun özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği de dikkate alınarak, bu konuda ek rapor ya da gerektiğinde uzman bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekir.
İLK POLİÇEDEKİ NOTLAR BÖLÜMÜNDEKİ %40 MUAFİYET ORANININ DAVACIYA TESLİM EDİLEN POLİÇEDE YER ALIP OLMADIĞI VE DAVACININ MUAFİYET ORANI KONUSUNDA BİLGİLENDİRİLİP BİLGİLENDİRİLMEDİĞİ
Özet: Dava; makina kırılması sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, Dairemiz bozma ilamı kapsamında sigorta poliçesindeki muafiyet oranı konusunda alınan bilirkişi raporundaki hasar tutarına ilk poliçenin ''Notlar'' kısmındaki %40 muafiyet oranı uygulanarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, söz konusu poliçenin ''Notlar'' kısmı da dahil olmak üzere sigortalıya bilgisi dahilinde ve imzasını da içerir biçimde teslim edilip edilmediği belirlenmediği gibi, daha sonra düzenlenen zeyilnamede de ilk poliçede yer alan ''Notlar'' kısmının yer almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, ilk poliçedeki ''Notlar'' bölümündeki %40 muafiyet oranının davacıya teslim edilen poliçede yer alıp almadığı, davacının bu muafiyet oranı konusunda bilgilendirilip bilgilendirilmediği hususlarının gerektiğinde sigorta şirketi kayıtları da incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
FAYDALI MODEL HAKKININ SONA ERİP ERMEDİĞİNİN SORULMASI VE DAVANIN KONUSUZ KALIP KALMADIĞININ BELİRLENMESİ GEREKTİĞİ
Özet: Dava, yeni ve ayırt edici olmadığı gerekçesiyle davalıya ait faydalı model belgesinin hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamından sonra alınan ek bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı tarafça ek bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde dava konusu faydalı model belgesinin zorunlu olan yıllık ücretinin ödenmemesi sebebiyle faydalı model hakkının sona erdiği ileri sürülmüştür. Bu durumda, yargılama aşamasında 551 sayılı KHK’nın 166. maddesi yollaması ile 173. maddesi kapsamında faydalı model hakkının sona erip ermediğinin, gerektiğinde ...’den sorulup araştırılmak suretiyle, davanın konusuz kalıp kalmadığının hususu belirlenmesi gerekir.
TİCARİ KREDİNİN ERKEN KAPATILMASI NEDENİYLE HAKSIZ TAHSİL EDİLEN KOMİSYON – TARAFLAR ARASINDA AÇIK ORAN BELİRTİLMEDİĞİNDEN BANKACILIK SEKTÖR ORTALAMASI OLAN %4,33 ORANIN ÜZERİNDE UYGULANAN KISMIN FAHİŞ OLDUĞU
Özet: ... Bankasınca 09.12.2006 tarihli Resmi Gazetede 2006/1 sayılı tebliğ yayınlanmış olup, anılan tebliğin 4. maddesi ile bankaların reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulayacakları faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatleri ve tahsil olunacak masrafları serbestçe belirlemekte yetkili kılındığı, diğer bankaların 2015 yılı için ... Bankasın'a bildirdikleri kredi erken kapama komisyon oranları ortalamasının %4,33'e tekabül ettiği, taraflar arasında açık bir oran belirtilmediğinden bankacılık sektör ortalaması olan %4,33 oranın üzerinde uygulanan kısmın fahiş olduğu gerekçesiyle 6.167,57 TL'nin davacıya iadesine, alacağın 3.000 TL'lik kısmına dava tarihinden, kalanına ise 17.05.2016 ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilmesi hukuka uygundur.
MAHKEMECE MARKALAR ARASINDAKİ BENZERLİK BULUNDUĞUNUN VE TESCİL KAPSAMININ ORTAK OLDUĞU VE BAZI ALT GRUP HİZMETLER YÖNÜNDEN DAVANIN KABUL EDİLMESİ GEREKTİĞİ
Özet: Davacı tarafın itiraza mesnet 2014/29005 sayılı “ŞEKİL” markasına konu görsel unsurun, davalı taraf adına tescil olunan 2014/42182 sayılı “ŞEKİL + ...” unsurlu markada da aynen yer aldığı, 35. sınıf 01-05 alt grup hizmetlerin her iki marka kapsamında da bulunduğu anlaşıldığına göre, mahkemece markalar arasında benzerlik bulunduğunun kabulü ile tescil kapsamının ortak olduğu 35/01-05 alt grup hizmetler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
ÖDEMELERİN USULSÜZ İŞLEMLER İÇİN YAPILDIĞININ DAVALI BANKA TARAFINDAN İSPATLANAMAMIŞ OLDUĞU – ÖDEMELERİN BELİRLENEN ZARAR MİKTARINDAN TENZİLİNİN DOĞRU OLMADIĞI
Özet: Uyuşmazlık; İnternet bankacılığı şifresi kullanılmak suretiyle usulsüz işlemler yapıldığı iddiasına ilişkindir. Bilirkişi heyeti ek raporunda, davalı ... tarafından yapılan ödemelerin usulsüz harcamaların dışında tutulabilmesi için her tahsilat işlemi bağlamında davacının bunları ispatlaması ve davacının bu ayrımı neye göre ve nasıl yaptığının delilleriyle ortaya konulması gerektiği, mevcut delil durumuna göre davalı ... tarafından yapılan ödemelerin usulsüz harcamalara mahsup edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, ödemelerin usulsüz işlemler için yapıldığının davalı ... tarafından ispatlanamamış olmasına göre bu ödemelerin belirlenen zarar miktarından tenzili doğru görülmemiştir.
BAKİGOLD.COM.TR İNTERNET SİTESİ ALAN ADININ DAVACININ MARKA HAKKINA TECAVÜZ VE HAKSIZ REKABET OLUŞTURDUĞUNDAN TERKİN EDİLMESİ GEREKTİĞİ – SİTEDEKİ MARKA HAKKINA TECAVÜZ TEŞKİL EDEN “BAKİ” İBARELERİNİN KULLANILMASININ ENGELLENMESİ GEREKTİĞİ – KULLANILMAYA DEVAM EDİLMESİ HALİNDE İNTERNET SİTESİNE ERİŞİMİN ENGELLENMESİ GEREKTİĞİ
Özet: Dava konusu olan ... adlı İnternet sitesinin alan adı yönünden ticaret sicilinde kayıtlı şirket unvanının kullanılması niteliğinde olduğu, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği gerekçesiyle, davalılardan ... adına ...'de tescilli 2010/26460 tescil no'lu markanın hükümsüzlüğüne, www.bakigold.com.tr alan adlı İnternet sitesinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğundan alan adının terkinine, ... alan adlı internet sitesinin alan adında marka hakkına tecavüz bulunmadığından terkinine ilişkin talebin reddine, sitesinin içeriğinde marka hakkına tecavüz teşkil eden baki ibarelerinin kullanımının engellenmesine, kullanıma devam edildiği taktirde internet sitesine erişimin engellenmesine, davalılar ... Kuyumculuk ve ...'ın davacının marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, önlenmesine, 1.000,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi tazminatın davalılar ... ve ... Kuyumculuk Ltd. Şti.'den tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi hukuka uygundur.
DAVACIYA AİT PARANIN, BANKAYA KARŞI GERÇEKLEŞTİRİLEN SAHTECİLİK EYLEMİ NEDENİYLE BAŞKA HESABA AKTARILMASI – BANKANIN MEVDUATI İADE ETMEKLE YÜKÜMLÜ OLDUĞU
Özet: Gerçekleştirilen eylem, davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka, davacının şifre ve...
BANKACILIK SÖZLEŞMELERİNE İLİŞKİN HUKUKİ İŞLEMİN TÜKETİCİ İŞLEMİ OLDUĞU – TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞU
Özet: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanun'un 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre mahkemece, tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi doğru olmamış, kararın re'sen bozulması gerekmiştir.
TİCARET UNVANINA VE İŞLETME ADINA YAPILAN TECAVÜZ İDDİALARI YÖNÜNDEN ARAŞTIRMA YAPILMADIĞI – KARAR GEREKÇESİNDE BU TALEPLER DOĞRULTUSUNDA DEĞERLENDİRİLMEDE BULUNULMADIĞI
Özet: Ticaret unvanına ve işletme adına yapılan tecavüz iddiaları yönünden mahkemece bir inceleme ve araştırma yapılmamış, karar gerekçesinde bu talepler yönünden bir değerlendirmede bulunulmamış, olumlu olumsuz bir karar verilmemiştir. HMK'nın 297. maddesi hükmüne göre, mahkeme kararlarının iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, bu delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalar ile bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yani mahkemeyi sonuca götüren gerekçenin ne olduğu hususlarını içermesi gerekir. Aynı şekilde, Anayasa'nın 141/3. maddesi hükmü de, tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının gerektiğini vurgulamaktadır. Bu suretle, ticaret unvanına ve işletme adına yapılan tecavüz iddiaları yönünden mahkemece inceleme ve değerlendirme yapılmaması ve bu talepler yönünden bir karar verilmemesi de doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.